Tom eve sırılsıklam ıslak vardı.
- Tom arrived home soaking wet.
Zemin ıslak görünüyor.
- The ground seems wet.
Tom ayaklarını ıslatmaktan nefret eder.
- Tom hates to get his feet wet.
Senin ayaklarını ıslatmaktan korkma.
- Don't be afraid to get your feet wet.
Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.
- This grass is too wet to sit on.
Küçükken yatağımı ıslatırdım fakat yedi yaşına gelmeden önce vazgeçtim.
- I used to wet the bed when I was small, but I grew out of it by the time I was seven.
Kedim yalnızca sulu yemek yer.
- My cat only eats wet food.
Öğleden sonra hava nemli ve sisli oldu.
- In the afternoon the weather became wet and foggy.
Tropikal yağmur ormanları hemen hemen her zaman sıcak ve nemli olan ekvator yakınında yer alırlar.
- Tropical rainforests are located near the equator, where it's almost always warm and wet.
Bu yağışlı havadan usandım.
- I'm fed up with this wet weather.
Hava çok soğuk değildi, ama her zaman yağışlıydı.
- It was not very cold, but it was always wet.
Saçımı hemen hemen her gün ıslatırım.
- I wet my hair almost every day.
Ben on yaşına kadar yatağı ıslatırdım.
- I wet the bed until I was ten years old.
Onlar yağmurda tamamen ıslandılar.
- They got thoroughly wet in the rain.
Yol yağmurdan ıslaktı.
- The road was wet from the rain.
İyi ki kimse ıslanmadı.
- Luckily nobody got wet.
Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.
- No one can dry another's tears without wetting his own hands.
Bugün yağmurlu olacak mı?
- Will there be wet weather today?
I went out in the rain and now my clothes are all wet.
The wet states would be the greatest beneficiaries because the amendment would root out the liquor traffic within their cities.
That guy's wet; after all, he just started yesterday.
He got me all wet.
It’s going to be wet tomorrow.
Johnny wets the bed several times a week.
Water is wet.
Don't be so wet.