werkstücke

listen to the pronunciation of werkstücke
Englisch - Türkisch

Definition von werkstücke im Englisch Türkisch wörterbuch

pieces
(Muzik) parça

Tom pastayı altı parçaya böldü. - Tom cut the pie into six pieces.

Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur. - Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.

works
(Askeri) bayındırlık
works
asar
works
(Askeri) tahkimat
workpieces
parçaların
pieces
parçalar

Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur. - Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.

O mektubu okuduktan sonra, onu parçalara ayırdı. - After she had read the letter, she tore it to pieces.

works
{i} fabrika

O bir fabrikada çalışıyor. - He works in a factory.

Tom büyük bir fabrika için çalışıyor. - Tom works for a large factory.

works
{i} çalışmalar

Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim. - I have seen neither of his works.

Picasso'nun çalışmalarını severim. - I like the works of Picasso.

works
{i} eserler

Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir. - This book is one of the poet's best works.

Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var. - Tom has a lot of projects in the works.

works
{i} tesis

Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var. - We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.

O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor. - He works for a plumbing company.

works
{i} yapıtlar
works
(isim) fabrika, imalathane, iş, atölye, işler, eserler, yapıtlar, çalışmalar, tesis, yapı, istihkâm
works
{i} atölye

Tom'un bodrumunda bir atölyesi var. - Tom has a workshop in his basement.

Dan treni bir bakım atölyesine sürdü. - Dan drove the train to a maintenance workshop.

works
work işle/çalıştır/çalış
works
{i} imalathane
works
{i} işler

Ben işlerin kontrolünü aldım. - I got control of the works.

O sadece ev işlerini çekip çevirmiyor, aynı zamanda bir okul öğretmeni olarak da çalışıyor. - Not only does she keep house, but she also works as a school teacher.

works
parça/eser/iş
works
{i} yapı

Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor. - Tom works out in a gym near his house.

O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır. - It works exactly as advertised.

works
(Askeri) TAHKİMAT: Bak. "fortification"
Deutsch - Englisch
works
pieces
workparts
workpieces
work pieces