Tom her zaman ilgi odağı olmak ister.
- Tom always wants to be the center of attention.
Tom her zaman yeni bir şey denemek ister.
- Tom always wants to try something new.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
O, onu istediğini yaptırmaya ikna edeceğini sanıyor.
- He is hoping to entice her into doing what he wants.
Mac bir yabani at almak istediğinden beri, parasını biriktiriyor.
- Since Mac wants to buy a new Mustang, he is saving money.
Eğer benim yapmamı istiyorsan, senin çocuklarına bakmaya istekliyim.
- I'm willing to take care of your children, if you want me to.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Tom, beni arzu ettiğim şeyi yapmaktan alıkoydu.
- Tom stopped me from doing what I wanted to do.
Başkalarına yardım etmeyi istemeye doğal bir arzumuz var.
- We have a natural desire to want to help others.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
Ayakkabılarının tamir edilmesi gerekiyor.
- Your shoes want mending.
Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.
- Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
- We aim to satisfy our customers' wants and needs.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
İhtiyaç duyduğun yardımı almanı istiyorum.
- I want you to get the help that you need.
İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.
- Separate your wants from your needs.
Sana herhangi bir sıkıntı vermek istemiyorum.
- I don't want to cause you any trouble.
Sami, Leyla'yı sıkıntıya sokmak istemedi.
- Sami didn't want to get Layla in trouble.
Gitmek istemek için nedenlerim var.
- I have my reasons for wanting to go.
İstemek sahip olmakla aynı değildir.
- Not wanting is the same as having.
And all for the want of a horseshoe nail.
What do you want to eat?.
he that hath skill to be a pilot wants a ship; and he that could govern a commonwealth wants means to exercise his worth, hath not a poor office to manage.
There was something wanting in the play.
The mowing-machine always wanted oiling. Barnet turned it under Jacob's window, and it creaked—creaked, and rattled across the lawn and creaked again.
... wants to sign additional jobs legislation into law without delay. But at the same time, ...
... Min Koh wants you to give up the secret. ...