Biz diğerlerinin gelmesini beklerken bir içki ister misin?
- Would you like a drink while we wait for the others to arrive?
Tom Mary için ne kadar beklemek zorunda olduğunu bilmiyor.
- Tom doesn't know how long he'll have to wait for Mary.
Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- All that you have to do is to wait for his reply.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait for thirty minutes.
Lütfen beş dakika bekle.
- Please wait for five minutes.
Neden Japonya'ya gideceksin? Tokyo'da bir konferansa katılmak için.
- Why are you going to Japan? To attend a conference in Tokyo.
Toplantıya ya sen ya da ben katılmak zorundayım.
- Either you or I must attend the meeting.
Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- All that you have to do is to wait for his reply.
Onun için beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.
- There was nothing for it but to wait.
Uzun bir bekleyiş olacak.
- It'll be a long wait.
Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.
- After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- Five patients were in the waiting room.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Tom'u bekletmek istemiyorum.
- I wouldn't want to keep Tom waiting.
Tom Mary'yi bekletmek istemedi.
- Tom didn't want to keep Mary waiting.
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Burada kalmak ve bizimle beklemek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to stay here and wait with us?
Carlos bir müddet bekledi.
- Carlos waited a moment.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Ona refakat edecek tek hizmetçisi vardı.
- He has only one servant to attend on him.
Lütfen beni istasyonda bekleyin.
- Please wait for me at the station.
Çorba ısınıncaya kadar bekleyin.
- Wait till the soup warms.
Meşgul olacak başka meselelerim var.
- I have other matters to attend to.
O kadar meşgulüm ki partiye katılamam.
- I'm so busy I can't attend the party.
I'm waiting for the train.
What are you waiting for?.
The Court had assembled, to wait events, in the huge antechamber known as the Œil de Boeuf.
The sound of the waits, rude as may be their minstrelsy, breaks upon the mild watches of a winter night with the effect of perfect harmony.
She used to wait down at the Dew Drop Inn.
They laid in wait for the patrol.
... realized we shouldn't have to wait for a ...
... after the initial harvest one must wait for the next few hours to bloom depict ...