This point deserves special emphasis.
- Bu nokta özel bir vurguyu hak ediyor.
We lay emphasis on the importance of being sincere.
- Biz samimi olmanın önemini vurgularız.
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.
I want to emphasize this point in particular.
- Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
Fadil's story was highlighted in several newspapers.
- Fadıl'ın hikayesi birkaç gazetede vurgulandı.
The author's juxtaposition of the two characters highlights their differences, but also their similarities.
- Yazarın iki karakteri bir araya getirmesi, onların farklılıklarının yanı sıra onların benzerliklerini de vurguluyor.
However, stressed Vladimir Putin, today is another situation.
- Vladimir Putin vurguladı, ancak bugün başka bir durumdur.
He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
Where is the accent on the word 'Australia?'
- 'Avustralya' kelimesinde vurgu nerede?
The accent of this word is on the second syllable.
- Bu kelimenin vurgusu ikinci hecede.
He emphasized the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
The doctor emphasized that the patient had only a few days.
- Doktor hastanın sadece birkaç günlük ömrü olduğunu vurguladı.
I wrote down every phrase in his speech that he stressed.
- Konuşmasında vurguladığı her ifadeyi not aldım.
I want to stress this point.
- Bu konuyu vurgulamak istiyorum.