O, konuşmalar yapmada mükemmeldir.
- She is excellent at making speeches.
Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
O, boş zamanını oyuncak bebekler yaparak harcar.
- She spends her free time making dolls.
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
- She became rich by making ceramic pieces.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak viski imal etmekteydi.
- The old man had been making white lightning for 50 years.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak içki imal etmekteydi.
- That old man had been making moonshine for fifty years.
Hatalar yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid of making mistakes.
O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- He was guilty of making a mistake.
Film yapımı heyecan verici bir iştir.
- Movie making is an exciting job.
Yeni yasa on iki aydır yapım aşamasındaydı.
- The new law was twelve months in the making.
Tom ve Mary'nin kendilerini Fransızca olarak ifade etme sorubları vardı.
- Tom and Mary had trouble making themselves understood in French.
Onunla alay etmemek elimde değil.
- I can't help making fun of him.