Sürücü ölümden kurtulacak kadar şanslıydı.
- The driver was so fortunate as to escape death.
Burada olduğumuz için şanslıydık.
- You were fortunate to be here.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Ben evden her zamankinden daha geç ayrıldım ama bereket versin ki tren için tam zamanında vardım.
- I left home later than usual, but fortunately I was in time for the train.
Bereket versin ki, hiçbir can kaybı olmadı.
- Fortunately, no lives were lost.