Jeopolitik durum çok değişkendir.
- The geopolitical situation is very volatile.
Durum değişken görünüyor.
- The situation sounds volatile.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Durum son derece geçici.
- The situation is extremely volatile.
Pazar çok istikrarsız.
- The market is very volatile.
Onun, kız kardeşiyle çok oynak bir ilişkisi vardı.
- She had a very volatile relationship with her sister.
Sami, Leyla'yı hayli oynak bir kişi olarak tanımladı.
- Sami described Layla as a someone who was highly volatile.
Patlayıcılar bir çöp kutusunun içine saklanmıştı.
- The explosives were hidden in a trash bin.
Onların patlayıcıları var.
- They've got explosives.
Hava, dağlık bölgelerde diğer bölgelerden daha değişkendir.
- The weather is more changeable in mountain regions than in any other district.
Burada iklim değişkendir.
- The weather is changeable here.
Patlayıcı madde imha ünitesi patlamamış bombayı güvenli bir şekilde imha etti.
- The explosive ordnance disposal unit safely disposed of the unexploded bomb.
Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.
- These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used.