very unpleasant or annoying

listen to the pronunciation of very unpleasant or annoying
Englisch - Türkisch

Definition von very unpleasant or annoying im Englisch Türkisch wörterbuch

unpleasant
hoşa gitmeyen
unpleasant
{s} hoş olmayan

Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var. - This fruit has an unpleasant smell.

Hoş olmayan bir şey olacağını biliyorsan, örneğin dişçiye gideceğini, ya da Fransa'ya, öyleyse bu iyi değil. - If you know that something unpleasant will happen, that you will go to the dentist for example, or to France, then that is not good.

unpleasant
nahoş

O bu tür görüşü nahoş bulur. - He finds this kind of opinion unpleasant.

unpleasant
{s} tatsız

O iki saat tatsız bir hikaye hakkında konuştu. - He spoke about the unpleasant story for two hours.

Bayan Jones çoğunlukla telefonda kocasının sekreterine karşı tatsız davranır. - Mrs. Jones is often unpleasant to her husband's secretary over the phone.

unpleasant
antipatik

Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom. - Don't be so unpleasant with your sister, Tom.

unpleasant
fena
unpleasant
kaba
unpleasant
{s} sıkıcı
unpleasant
unpleasantnessnahoşluk
unpleasant
unpleasantlynahoşça
unpleasant
{s} çirkin
unpleasant
tatsızlık
Englisch - Englisch
unpleasant
very unpleasant or annoying

    Silbentrennung

    ve·ry un·pleas·ant or an·noy·ing

    Türkische aussprache

    veri ınplezınt ır ınoyîng

    Aussprache

    /ˈverē ənˈplezənt ər əˈnoiəɴɢ/ /ˈvɛriː ənˈplɛzənt ɜr əˈnɔɪɪŋ/
Favoriten