Tokyo çok büyük bir şehirdir.
- Tokyo is a very big city.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.
We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.
Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.
- Tom isn't very good at concealing the way he really feels.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.
- Tom isn't very good at concealing the way he really feels.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
- There are very few shops and the cinema is awful.
Dünyanın dışı çok korkunçtur.
- The world outside is very scary.
You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.
Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
- I'm not very particular about food.
Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
- Mac is my friend. He likes dogs very much.
Bir dachshund uzun gövdesi ve kısa bacakları olan bir Alman köpeğidir.
- A dachshund is a dog from Germany with a very long body and short legs.
He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Bu tam aradığım video.
- This is the very video I have been looking for.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır.
- Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.
Avrupa'ya gitmek çok heyecan verici ama aynı zamanda korkutucu.
- Going to Europe is very exciting, but also scary.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.
- Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.
Mayısta bile hava çok soğuk.
- It's even very cold in May.
Makyajsızken bile çok hoş.
- Even without makeup, she's very cute.
O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
O özel sorunun çok iyi üstesinden geldin.
- You handled that particular problem very well.
O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.
- You handled that particular situation very well.
You’re very tall.
That's the very tool that I need.
The very thought of defining this word is off-putting.
The very blood and bone of our grammar.
Tom is a mighty important figure in our town.
- Tom is a very important person in our town.
I was awfully confused by his question.
- I was very confused by his questions.
... have played a very good groans welcome ...
... It's a fantastic, very rich day. ...