Paniğe yol açmak istemiyorum.
- I don't want to cause a panic.
Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause any trouble.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
- The primary cause of his failure is laziness.
İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.
- Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Fırtına hiçbir hasara neden olmadı.
- The storm didn't cause any damage.
Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- Tom didn't want to cause us any more trouble.
Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi.
- Tom didn't intend to cause Mary any trouble.
Tom bana çok sorun çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of trouble.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
It may cause lung cancer, too.
- Es kann auch Lungenkrebs verursachen.
Such behavior can cause an accident.
- Solches Verhalten kann einen Unfall verursachen.