Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
- She succeeded in getting him to tell the truth.
Rüyalar hakikati söyler.
- Dreams tell the truth.
Bunun içinde doğrulukla ilgili bir söz yok.
- There is not a word of truth in it.
Doğruluk mu cesaret mi oynayalım.
- Let's play truth or dare.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ben şiddet filmlerinden bıktım.
- To tell the truth, I'm tired of violent movies.
Tüm yapmanız gereken doğruyu söylemektir.
- All you have to do is to tell the truth.
Bilimsel gerçek insan aklının bir yaratılışıdır.
- Scientific truth is a creation of the human mind.
Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
- At last, the truth became known to us.
Rüyalar hakikati söyler.
- Dreams tell the truth.
Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
- She succeeded in getting him to tell the truth.
Birçok gerçekler ama yalnızca tek gerçeklik vardır.
- There are many truths, but only one reality.
Gerçeklik ve gerçek arasındaki fark nedir?
- What is the difference between reality and truth?
O, gerçekten kaçmaya çalışmadı.
- She didn't try to evade the truth.
Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?
- Did you really expect him to tell you the truth?
trace him, his umbrage, nothing more.