Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
- It's a truly difficult problem to resolve.
Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum.
- I really, truly believe that.
Zamanın öfkenin ilacı olduğu gerçekten söylenilmektedir.
- It is truly said that time is anger's medicine.
O gerçekten üzücüdür.
- It is truly regrettable.
İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
- I sincerely, truly believe that.
İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
- I sincerely, truly believe that.
Tom is only given fifteen minutes to eat his lunch.
- Öğle yemeğini yemesi için Tom'a sadece on beş dakika veriliyor.
Again this year a lot of concerts are being given by amateur musicians.
- Bu yıl yine amatör müzisyenler tarafından birçok konser veriliyor.