The university disciplined Mark Zuckerberg for hacking its database.
- Üniversite, Mark Zuckerberg'ı veritabanını hacklediği için disipline verdi.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Any input would be appreciated!
- Herhangi bir veri girişi takdir edilecektir!
Thanks for your input.
- Veri girişin için teşekkürler.
This data supports the hypothesis.
- Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
I've finished entering the data.
- Verileri girmeyi bitirdim.
You’re very tall.
That's the very tool that I need.
The very thought of defining this word is off-putting.
The very blood and bone of our grammar.
Tom is a mighty important figure in our town.
- Tom is a very important person in our town.
I was awfully confused by his question.
- I was very confused by his questions.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.
We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.
Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.
- Tom isn't very good at concealing the way he really feels.
Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
- Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.
- Tom isn't very good at concealing the way he really feels.
O gerçekten çok zeki.
- He is very clever indeed.
Durum çok korkunç oldu.
- The situation became very dire.
Kötü! Çok kötü! Korkunç!
- It's bad! Very bad! Horrible!
You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.
Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
- Mac is my friend. He likes dogs very much.
Bir köpek çok aç olduğu zaman, yemeğini bir çırpıda bitirir.
- When a dog is very hungry, it devours its food.
He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.
Bu tam aradığım video.
- This is the very video I have been looking for.
O, tam çalma anında tespit edildi.
- He was detected in the very act of stealing.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
Avrupa'ya gitmek çok heyecan verici ama aynı zamanda korkutucu.
- Going to Europe is very exciting, but also scary.
O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.
- That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.
Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.
- Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
O, makyaj yapmadığı zaman bile, o çok güzeldir.
- Even when she's not wearing makeup, she's very beautiful.
Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
O özel sorunun çok iyi üstesinden geldin.
- You handled that particular problem very well.
Tom çok özel bir öğrenci.
- Tom is a very dedicated student.