vergilendirme

listen to the pronunciation of vergilendirme
Türkisch - Englisch
assessment
taxation of
(Hukuk) excise on, taxation
taxation

The peasants complained of excessive taxation. - Köylüler aşırı vergilendirmeden şikayet ettiler.

Taxation is a serious issue. - Vergilendirme ciddi bir konudur.

tax

Taxation is a serious issue. - Vergilendirme ciddi bir konudur.

The peasants complained of excessive taxation. - Köylüler aşırı vergilendirmeden şikayet ettiler.

vergi
tax

The government imposed a new tax on farmers. - Hükümet çiftçilere yeni vergi koydu.

He was accused of evading tax. - Vergi kaçırmakla suçlandı.

vergilendirmek
{f} excise
vergilendirme gücü
taxing power
vergilendirme alanında
(Hukuk) on the field of direct taxation
vergilendirme dönemi
(Ticaret) taxation period
vergilendirme dönemi
(Ticaret) period of taxation
vergilendirme ile ilgili
taxational
vergilendirme politikası
(Hukuk) taxation policy
vergilendirme sınırları
(Ticaret) limits of taxation
vergilendirme sınırı
(Ticaret) limit of taxation
vergilendirme türleri
(Ticaret) forms of taxation
vergilendirmek
tax
artan oranlı vergilendirme
(Ticaret) progressive taxation
vergi
(Ticaret) charterers pay dues
vergi
(Ticaret) tariff

President Arthur wanted to reduce the tariffs. - Başkan Arthur gümrük vergilerini düşürmek istedi.

Cleveland decided that high tariffs were wrong. - Cleveland yüksek gümrük vergilerinin yanlış olduğuna karar verdi.

vergi
(Ticaret) rate

Warren Buffett complained that he has a lower tax rate than his secretary. - Warren Buffett, sekreterinden daha düşük bir vergi oranına sahip olmasından yakındı.

Tom's tax rate is 15%, but his secretary's tax rate is 35%. - Tom'un vergi oranı %15 ama sekreterinin vergi oranı %35.

vergi
gift

Health is the greatest gift. - Sağlık en büyük Allah vergisidir.

vergi
farm

The government imposed a new tax on farmers. - Hükümet çiftçilere yeni vergi koydu.

vergi
talent
vergi
(Ticaret) que
vergilendirmek
(Kanun) levy
vergi
{i} tribute
vergi
taxation

Taxation is based on income. - Vergilendirme gelire bağlıdır.

The peasants complained of excessive taxation. - Köylüler aşırı vergilendirmeden şikayet ettiler.

vergi
taxe

He could deduct the furnishing of his work room from his taxes. - Çalışma odasısının mobilyasını vergiden düşebildi.

He was criticized for raising taxes. - O, vergileri artırdığı için eleştirildi.

götürü usülle vergilendirme
(Ticaret) flat-rate charges
vergi
tax returns
ithal mallarını ağır vergilendirme
protectionism
ithal mallarını ağır vergilendirme yanlısı
protectionist
vergi
wedding present
vergi
(Hukuk) charge, duty, levy, tax
vergi
Scot
vergi
charitable contribution or gift
vergi
tax, duty; gift, talent
vergi
duty

These goods are free of duty. - Bu mallar için gümrük vergisi yok.

We think that it's our duty to pay taxes. - Vergi ödemenin bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum.

vergi
imposition
vergi
impost
vergi
excise
vergi
something with which (a person) is naturally endowed: Bu kabiliyet sana vergi bir şey. This is an ability with which you've been naturally endowed
vergi
dues
vergi
assessment
vergi
gabelle
vergi
dower
vergi
capitation
vergilendirmek
tariff
vergilendirmek
to tax
yeniden vergilendirme
reassesment
çifte vergilendirme
double taxation
Türkisch - Türkisch
Vergilendirmek işi
VERGİ
(Hukuk) Denetim kamu hizmetlerini karşılamak amacı ile bireylerden(zora dayanarak)aldığı kamu geliridir
Vergi
(Osmanlı Dönemi) HARC
Vergi
algı
Vergi
(Osmanlı Dönemi) KATİA
vergi
Kamu hizmetlerine harcanmak için hükûmetin, yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya veya bazı madde fiyatlarının üstüne koyarak dolaylı yoldan herkesten topladığı para: "Önce vergiyi kolay tahsil etmenin vesilesini hazırlasınlar."- B. Felek
vergi
Bir kimsenin doğuştan sahip olduğu iyi nitelik: "Ne de olsa sapasağlam bir kır çocuğuydum o sıralar, şehirlilere vergi incelikleri öğrenmemiş, bozulmamıştım."- A. İlhan
vergi
Bir kimsenin doğuştan sahip olduğu iyi nitelik
vergilendirmek
Bir kimseyi veya bir şeyi vergiye bağlamak
vergilendirme
Favoriten