Kriz zamanı geçmişi idealize etmenin manası yok.
- Es ist zwecklos, in Zeiten einer Krise die Vergangenheit zu idealisieren.
Geçmişi bırak! Geleceğe bir şans ver!
- Lass die Vergangenheit los! Gib der Zukunft eine Chance!
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın.
- You should try to forget your unhappy past.
Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.
- I cannot say how much time passed.
Dört evin önünden geçtim.
- I passed by four houses.
Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.
- I cannot say how much time passed.
Dört evin önünden geçtim.
- I passed by four houses.
Kendimden geçmiş olmalıyım.
- I must have passed out.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
- Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.
- Just one year has gone by since my friend died.
Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.
- Three years have gone by since we got married.
Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı.
- Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.
Üçü çeyrek geçe gelecek.
- She'll come at quarter past three.
Annesi geçen yıl öldü.
- Her mother passed away last year.
Yapraklar her geçen gün kırmızıya döndü.
- The leaves turned red as the days passed.
İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
- If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.
- My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.