vergangen

listen to the pronunciation of vergangen
Deutsch - Türkisch
geçmiş

Kriz zamanı geçmişi idealize etmenin manası yok. - Es ist zwecklos, in Zeiten einer Krise die Vergangenheit zu idealisieren.

Teleskopla geçmişe bakıyoruz. - Mit dem Teleskop schauen wir in die Vergangenheit.

{fer'genglih} geçici
Englisch - Türkisch

Definition von vergangen im Englisch Türkisch wörterbuch

past
{i} geçmiş

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir. - Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.

Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor. - It is considered impossible to travel back to the past.

passed
{f} geç

Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem. - I cannot say how much time passed.

Gemi köprünün altından geçti. - The ship passed under the bridge.

elapsed
(Bilgisayar) tamamlanan
elapsed
(Bilgisayar) geçen
passed
(Bilgisayar) geçti

Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı. - After she had passed her driving test, she bought a car.

Dört evin önünden geçtim. - I passed by four houses.

passed
geçmiş

Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu. - Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.

O, sınavı geçmiş olamaz. - He can not have passed the exam.

gone by
geç

Evlendiğimizden beri üç yıl geçti. - Three years have gone by since we got married.

Onun ölümünden beri on yıl geçti. - Ten years have gone by since her death.

past
-sız
past
bitmiş
past
sona ermiş
past
geçe

Üçü çeyrek geçe gelecek. - She'll come at quarter past three.

Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı. - Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.

died down
aşağı oldu
faded away
uzak soluk
passed
geçen

Onun erkek kardeşi geçen ay öldü. - His brother passed away last month.

Yapraklar her geçen gün kırmızıya döndü. - The leaves turned red as the days passed.

lapsed
hataya düşmüş
lapsed
x sona er/hataya düş/kay
past
(zarf) geçecek şekilde
past
{e} geçkin
past
{s} eski

İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar. - If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.

Bu, son üç yıldır yaşadığımız eski soruna benzerdir. - This is the same old problem we've had the past three years.

past
past master mason locasının eski reisi
Deutsch - Englisch