vergangen

listen to the pronunciation of vergangen
Deutsch - Türkisch
geçmiş

Kriz zamanı geçmişi idealize etmenin manası yok. - Es ist zwecklos, in Zeiten einer Krise die Vergangenheit zu idealisieren.

Onun geçmişi hakkında herhangi bir şey duydun mu? - Hast du irgendetwas über ihre Vergangenheit gehört?

{fer'genglih} geçici
Englisch - Türkisch

Definition von vergangen im Englisch Türkisch wörterbuch

past
{i} geçmiş

Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın. - You should try to forget your unhappy past.

Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor. - It is considered impossible to travel back to the past.

passed
{f} geç

Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı. - After she had passed her driving test, she bought a car.

Gemi Panama Kanalından geçti. - The ship passed through the Panama Canal.

elapsed
(Bilgisayar) tamamlanan
elapsed
(Bilgisayar) geçen
passed
(Bilgisayar) geçti

Dört evin önünden geçtim. - I passed by four houses.

Gemi köprünün altından geçti. - The ship passed under the bridge.

passed
geçmiş

Büyükbaba ve büyükannelerim Almandı ve dil bana ve erkek kardeşime geçmiş oldu. - My grandparents were German, and the language has been passed down to me and my brother.

Kendimden geçmiş olmalıyım. - I must've passed out.

gone by
geç

Onun ölümünden beri on yıl geçti. - Ten years have gone by since her death.

Evlendiğimizden beri üç yıl geçti. - Three years have gone by since we got married.

past
-sız
past
bitmiş
past
sona ermiş
past
geçe

Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı. - Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.

Üçü çeyrek geçe gelecek. - She'll come at quarter past three.

died down
aşağı oldu
faded away
uzak soluk
passed
geçen

Babası geçen hafta öldü. - Her father passed away last week.

Yapraklar her geçen gün kırmızıya döndü. - The leaves turned red as the days passed.

lapsed
hataya düşmüş
lapsed
x sona er/hataya düş/kay
past
(zarf) geçecek şekilde
past
{e} geçkin
past
{s} eski

İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte. - People attach more importance to popular culture today than in the past.

Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı. - My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.

past
past master mason locasının eski reisi
Deutsch - Englisch