verbohrt

listen to the pronunciation of verbohrt
Englisch - Türkisch

Definition von verbohrt im Englisch Türkisch wörterbuch

obstinate
inatçı

İnatçıydı ama diğer yandan güvenilirdi. - He was too obstinate, but on the other hand he was reliable.

Yaşlandıkça daha inatçı oldu. - As he grew older, he became more obstinate.

obstinate
{s} dik başlı

İnsanlar seni hiç dik başlı olarak suçlar mı? - Do people ever accuse you of being obstinate?

narrow-minded
sığ görüşlü
obstinate
domuzluk etmek
obstinate
direngen
obstinate
anut
narrow-minded
dar görüşlü

Tom son derece dar görüşlüdür. - Tom is extremely narrow-minded.

Dar görüşlü olduğumu sanmıyorum. - I don't think I'm narrow-minded.

narrow-minded
eski kafalı

Eski kafalı olmaktan vazgeç. - Stop being narrow-minded.

narrow-minded
bağnaz

Tom gerçekten bağnaz, değil mi? - Tom is really narrow-minded, isn't he?

obstinate
{s} dik kafalı

Tom dik kafalı, değil mi? - Tom is obstinate, isn't he?

Tom oldukça dik kafalı, değil mi? - Tom is quite obstinate, isn't he?

blinkered
okunaksız
blinkered
göremeyen
blinkered
at gözlüğü takmış
blinkered
at gözlüklü
obstinate
{s} müzmin
obstinate
(Tıp) Tedaviye inat eden
obstinate
{s} kronik
Deutsch - Englisch