Eski sürümleri kontrol edin.
- Check for old versions.
Bu kitabın hem sert hem de yumuşak kapak sürümleri mevcuttur.
- The book is available in both hard and soft-cover versions.
I am very happy to see you.
- I'm very happy to see you.
I am very happy to see you.
- I'm very glad to see you.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
The export of arms was not allowed.
- Silah ihracatına izin verilmedi.
I can't answer this question. I don't know anything about those issues.
- Ben bu soruya cevap veremem. Bu konular hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
I voted for the bond issue.
- Tahvil ihracı lehinde oy verdim.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
Give me something to do.
- Bana yapacak bir şey ver.
Food and blankets were given to the refugees.
- Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
I cannot render a judgment on that.
- Bu konuda bir karar veremiyorum.
Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
- Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.
Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
- Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
My uncle gave me a present.
- Amcam bana bir hediye verdi.
She gave him a watch.
- O, ona bir saat verdi.
I took it for granted that she would agree with me.
- Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.
We were granted the privilege of fishing in this bay.
- Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.
That's a real strongman, bestow upon him a goblet of wine!
- Gerçek güçlü bir adam, ona bir kadeh şarap ver!
The college bestowed an honorary degree on him.
- Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.
Lincoln granted liberty to slaves.
- Lincoln kölelere özgürlük verdi.
We were granted the privilege of fishing in this bay.
- Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty.
- O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.
That was very reassuring.
- O çok güven vericiydi.
That sounds reassuring.
- O güven verici görünüyor.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
Mary terminated our friendship.
- Mary dostluğumuza son verdi.
If we place an order for more than 20 units, would you reduce the price?
- 20 kişiden fazla sipariş verirsek, fiyatta indirim yapıyor musunuz?