Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

vazi̇fe

listen to the pronunciation of vazi̇fe
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş
(Osmanlı Dönemi) Ücret.Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek." O demiş
vazife
Ödev: "Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir."- R. N. Güntekin
vazife
Günlük ücret, yevmiye
vazife
Görev: "Nedim bugün vazifesine geç geldi."- A. Gündüz
vazife
Görev
vazife
Ödev
vatani vazife
bakınız: vatanî görev
vazife aşkı
Mesleğine tutkun olma
vazife etmek
Görev bilmek
vazife kurbanı
Görev başında şehit olan kimse
vazife şehidi
Görev başında şehit olan kimse
Vazife
(Osmanlı Dönemi) KÜRSİ
ahlaki vazife
Kanunun zorlaması olmaksızın, doğru bilindiği için yapılması gereken işler
son vazife
bakınız: son görev