Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
I've given up smoking.
- Sigara içmekten vazgeçtim.
I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up.
- Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.
They gave up their plan to climb Mt. Fuji.
- Fuji Dağına tırmanma planlarından vazgeçtiler.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
We cannot dispense with the rainforests.
- Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
He renounced the ownership of the land.
- Arazinin mülkiyetinden vazgeçti.
The Japanese people have renounced war.
- Japon halkı savaştan vazgeçti.
Jefferson was not ready to give up his plan.
- Jefferson planından vazgeçmeye hazır değildi.
I won't give up, no matter what you say.
- Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.