Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
- Tom isn't very different from anybody else.
Senin yaptığından başka türlü yapardım.
- I would do it in a different way than you did.
Değişik ülkelerden geliyoruz.
- We come from different countries.
Birbiri ardına değişik türde yiyecekler denedi.
- He tried different kinds of foods one after another.
Senin fikirlerin benimkinden farklı.
- Your ideas are different from mine.
Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
- In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
Senin yaptığından başka türlü yapardım.
- I would do it in a different way than you did.
Çok sayıda çeşitli kurabiyeler var.
- There are many different types of cookies.
Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.
- You can get to her house in a variety of different ways.
Tom'u ilk kez gördüğümde, onun şimdiye kadar karşılaştığım diğer bir erkekten farklı olduğunu biliyordum.
- When I first laid eyes on Tom, I knew he was different from any other man I'd ever met.
Tom diğer çocuklardan her zaman farklıydı.
- Tom was always different from other children.
Filler üç farklı türe ayrılır.
- Elephants are divided into three different species.
Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
- African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
In any case, poor black respondents living in high-poverty neighborhoods are most likely to view their neighborhood as a single block or block group and to use this definition consistently when asked about different neighborhood characteristics and activities.