uzunca

listen to the pronunciation of uzunca
Türkisch - Englisch
rather long; rather lengthy
tallish
longish
rather tall
lang
oblong
lengthily
longly
uzun
long

I want to stay here longer. - Burada daha uzun kalmak istiyorum.

It's been a long time since I visited my grandmother. - Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.

uzun
tall

Bilal is taller than Karam. - Bilal Karam'dan daha uzundur.

You are taller than me. - Sen benden daha uzunsun.

uzunca boylu
tallish
uzun
elongated
uzun
slash
uzun
taller

You are taller than she. - Siz ondan daha uzun boylusunuz.

Bilal is taller than Karam. - Bilal Karam'dan daha uzundur.

uzun
(Gıda) chronic
uzun
slender

She was a tall, slender blonde. - O, bir uzun ince sarışındı.

Mary was a tall slender young woman with dark hair. - Mary koyu saçlı uzun ince bir genç kadındı.

uzun
prolix
uzun
spindly
Uzun
long of
Uzun
of long
iri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi
A coarse-grained and long grape species
uzun
to long

Tom is accustomed to long flights. - Tom uzun uçuşlara alışkındır.

Her deathly paleness is due to long illness. - Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.

uzun
that long
uzun
be long
Uzun
(Tıp) longus
uzun
prolonged

Avoid prolonged use of the console. To help prevent eye strain, take a break of about 15 minutes during every hour of play. - Kumanda panelinin uzun süreli kullanımdan kaçının. Göz yorgunluğunu önlemek için, oyunun her saati boyunca yaklaşık 15 dakikalık bir mola verin.

There followed a prolonged silence. - Uzun bir sessizlik izledi.

uzun
interminable
uzun
tall; lengthy
uzun
extended

If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent. - Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.

uzun
long; tall
uzun
faraway
uzun
macro
uzun
maxi

Maximum length: 200 words. - Maksimum uzunluk: 200 kelime.

uzun
for a long time, a long time; at length
uzun
long; lengthy
uzun
maxi; far off
uzun
longbow
uzun
lang

It takes us a long time to master a foreign language. - Yabancı bir dilde uzmanlaşmamız uzun zaman alır.

I prefer learning languages that has a long history. - Uzun bir tarihçesi olan dilleri öğrenmeyi tercih ederim.

uzun
{s} lengthy

The lengthy lecture palled on me. - Uzun ders bana bıkkınlık verdi.

After a lengthy trial, the woman was sentenced to 5 years in prison for involuntary manslaughter. - Uzun bir duruşmadan sonra, kadın kasıtsız adam öldürmekten beş yıl hapse mahkûm edildi.

Türkisch - Türkisch
Uzun olarak, bol zamanlı: "Ben uzunca kalacağım için aylık olarak tutmuştum odamı."- E. Bener
Uzun olarak, bol zamanlı
Uzun
(Osmanlı Dönemi) ZAKNA'
Uzun
(Osmanlı Dönemi) ANŞET
Uzun
(Osmanlı Dönemi) SERCEM
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TUVAL
Uzun
(Osmanlı Dönemi) SEVHAK
Uzun
(Osmanlı Dönemi) MUTIRR
Uzun
(Osmanlı Dönemi) ŞER'AB
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TUVT
Uzun
(Osmanlı Dönemi) SAYHED
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TAVİL
Uzun
(Osmanlı Dönemi) HURCÜL
Uzun
maksi
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TURUH
Uzun
(Osmanlı Dönemi) HİRCAB
Uzun
(Osmanlı Dönemi) HAR'ABE
Uzun
tall
uzun
Ayrıntılı, derinlemesine
uzun
İki ucu arasında fazla uzaklık olan
uzun
Ayrıntılı, derinlemesine: "Uzun düşündüğünü unuttuğu ve düşüncelerinin yönünü kaybettiği bir anda yemeğe çağırdılar."- H. E. Adıvar
uzun
Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan, çok süren: "Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece."- Âşık Veysel
uzun
Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan; çok süren
uzunca
Favoriten