The game of chess requires much concentration and expertise.
- Satranç oyunu fazla konsantrasyon ve uzmanlık gerektirir.
That's outside my area of expertise.
- Bu benim uzmanlık alanımın dışında.
That's his specialty.
- Bu, onun uzmanlık alanı.
Desserts are my specialty.
- Çöller benim uzmanlık alanımdır.
Tom should consult an expert.
- Tom bir uzmana danışmalı.
He is something of an expert on oriental art.
- O, oryantal sanatında birazcık uzmandır.
A leading specialist was brought in to authenticate the painting.
- Önde gelen bir uzman resmi tasdik etmek için içeriye getirildi.
We regard Dr. Brown as the best heart specialist in the United States.
- Biz Dr. Brown'ı Amerika Birleşik Devletleri'nde en iyi kalp uzmanı olarak görüyoruz.
I think that's an interesting profession.
- Bence bu enteresan bir uzmanlık alanı.
Tom is an authority in his field.
- Tom, alanında bir uzmandır.
Tom is an authority on jazz.
- Tom, cazda bir uzmandır.
You need a professional to translate this.
- Bunu çevirmek için bir uzmana ihtiyacın var.
Is it a good idea to hire former hackers to work as security professionals?
- Eski bilgisayar korsanlarını güvenlik uzmanı olarak çalıştırmak için kiralamak iyi bir fikir mi?
Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
- Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
For someone who's supposed to be an expert, you don't seem to know much.
- Uzman olması gereken biri için çok şey biliyor gibi görünmüyorsun.
This is not my specialty.
- Bu benim uzmanlık alanım değil.
What is your specialty?
- Uzmanlık alanın nedir?
The judges haven't yet picked the best book.
- Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.
Tom certainly is a poor judge of character.
- Tom kesinlikle kötü bir karakter uzmanı.
Which foreign language are you most proficient in?
- En çok hangi yabancı dilde uzmanlaşmış bulunuyorsunuz?
We are looking for someone who is proficient in French.
- Fransızca'da uzman birisini arıyoruz.