uzaklaştırmak

listen to the pronunciation of uzaklaştırmak
Türkisch - Englisch
remove

The army sent soldiers to remove the miners. - Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.

deport
to take (someone, something) away (from), remove (someone, something) from
rout out
send away
zoom out
rout up
uproot
(okul) can
cast out
estrange
suspend
to take away; to send away; to estrange, to alienate; to remove
ward off
move away
(deyim) freeze off
take away
distract
suspend from
alienate
draw away
(Tıp) abduct
fend
stave
uzaklaştırma
(Çevre) disposal
uzaklaştırma
{i} suspension

The student was given a three day suspension. - Öğrenciye üç günlük bir uzaklaştırma verildi.

uzaklaş
(Bilgisayar) zoom out
uzaklaştırma
(Politika, Siyaset) dismissal
uzaklaştırma
zoom out
uzaklaştırma
(Politika, Siyaset) expulsion
uzaklaş
went away
uzaklaş
go away

Go away now and I'll forget this happened. - Şimdi uzaklaş ve ben bu olanı unutacağım.

I have to go away for a while. - Bir süre uzaklaşmalıyım.

uzaklaş
gone away
uzaklaş
walk away

Tom got up and started to walk away. - Tom kalktı ve uzaklaşmaya başladı.

Don't let Tom walk away. - Tom'un uzaklaşmasına izin verme.

uzaklaştırma
detraction
uzaklaştırma
{i} estranging
uzaklaştırma
immunoprecipitate
geçici olarak uzaklaştırmak
stand off
geçici olarak uzaklaştırmak
lay off
görevden uzaklaştırmak
to dismiss
görevden uzaklaştırmak
suspend
hile ile uzaklaştırmak
decoy away from
kamerayı uzaklaştırmak
dolly out
okuldan uzaklaştırmak
rusticate
sürüden uzaklaştırmak
cut out
topu uzaklaştırmak
to clear the ball
topu uzaklaştırmak
clear the ball
uzaklaş
avaunt
uzaklaş
digress

After digressing, he returned to the subject. - Konudan uzaklaştıktan sonra konuya geri döndü.

uzaklaştırma
standoff
uzaklaştırma
removal
uzaklaştırma
banishment
uzaklaştırma
(okuldan) rustication
uzaklaştırma
dis
uzaklaştırma
remotion
uzaklaştırma
{i} remove

The army sent soldiers to remove the miners. - Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.

Türkisch - Türkisch
Yabancılaştırmak, ilgisiz bırakmak
Çıkarmak, ayırmak
Yabancılaştırmak, ilgisiz bırakmak: "Sen onu bozmak, işten uzaklaştırmak, züppeleştirmek için bilmezlikle elinden geleni yaptın."- M. Ş. Esendal
Uzağa götürmek
Uzağa götürmek: "Seni filan yere elçi göndermeye, hatta seni bir müddet buradan uzaklaştırmaya karar verdik."- Y. K. Karaosmanoğlu. Çıkarmak, ayırmak
tüydürmek
kurtarmak
(Osmanlı Dönemi) TARH
Uzaklaştırma
(Osmanlı Dönemi) SEBY
Uzaklaştırma
(Hukuk) AZLETME
Uzaklaştırma
tenkil
uzaklaştırma
Uzaklaştırmak işi: "Okuldan uzaklaştırma cezasının da bir anlamı kalmamıştı artık benim için."- Ö. Seyfettin
uzaklaştırma
Uzaklaştırmak işi
uzaklaştırmak
Favoriten