Definition von uyumsuz im Türkisch Englisch wörterbuch
- incompatible
- discordant
- (Dilbilim) out of all proportion to
- disagreable
- mismatched
- (Pisikoloji, Ruhbilim) maladaptive
- out of sync
- absurd
- incoordinate
- (deyim) out of whack
Something's out of whack here.
- Burada bir şey uyumsuz.
- not adaptable
- noncompatible
- incompetible
- unconformable
- ill-sorted
- nonadaptive
- awkward
- (Biyokimya) anharmonic
- noncompliant
- inharmonic
- unmatching
- ill-matched
- ill-assorted
- out of tune
She sings out of tune.
- O uyumsuz şarkı söylüyor.
The piano in Tom's house is out of tune.
- Tom'un evinin içindeki piyano uyumsuz.
- incongruous
- inconsonant
- disharmonious
- tuneless
- ill assorted
- inharmonious
- not amicable, uncongenial
- unadaptable
- inharmonious, discordant; maladjusted; incompatible, not adaptable
- psych. maladjusted
- maladjusted
- inadaptable
- jarring
- unharmonious
- unadapted
- untuned
- unmusical
- ill matched
- dissonant
Contemporary classical music is often very dissonant.
- Çağdaş klasik müzik genellikle çok uyumsuzdur.
- unharmonic
- inaccordant
- incoherent
- unconformably
- maladjustment
- uyum
- rapport
I would like to get a feel for your rapport with the customer.
- Müşteri ile olan uyumunuz hakkında bir fikir edinmek istiyorum.
- uyum
- concord
- uyum
- accord
According to custom, the bride should be compliant.
- Geleneğe göre, gelin uyumlu olmalıdır.
His speech did not accord with his feelings.
- Onun konuşması duygularıyla uyum sağlamadı.
- uyum
- harmony
We must learn to live in harmony with nature.
- Doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.
My dog and cat live in harmony with each other.
- Kedi ve köpeğim birbiriyle uyum içerisinde yaşıyor.
- uyum
- adaptation
- uyumsuz, asosyal
- incompatible, asocial
- uyumsuz anahtarlar
- (Bilgisayar) incompatible switches
- uyumsuz bir biçimde
- cacophonously
- uyumsuz bir şekilde
- inharmoniously
- uyumsuz bir şekilde
- dissonantly
- uyumsuz bölüm
- (Bilgisayar) incompatible partition
- uyumsuz davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) maladaptive behavior
- uyumsuz davranış
- maladaptive behaviour
- uyumsuz girdi
- asynchronous input
- uyumsuz karışım
- linsey-woolsey
- uyumsuz karışım
- motley
- uyumsuz katmanlar
- unconformable strata
- uyumsuz kimse
- misfit
- uyumsuz kıvrım
- disharmonic fold
- uyumsuz olmak
- mismatch
- uyumsuz olmak
- (deyim) be out of keeping with
- uyumsuz plüton
- (Jeoloji) discordant pluton
- uyumsuz program
- (Bilgisayar) incompatible program
- uyumsuz ses
- jangle
- uyumsuz tabakalar
- unconformable strata
- uyumsuz tip
- misfit
- uyumsuz tiyatro
- theatre of absurd
- uyumsuz uzak bağdaştırıcı
- (Bilgisayar) incompatible remote adapter
- uyumsuz yapı
- discordant structure
- uyum
- compliance
Tom is the chief compliance officer.
- Tom baş uyum görevlisi.
- uyum
- conformity
- uyum
- consistence
- uyum
- compatibility
- uyum
- {i} coherence
- uyum
- {i} concert
- partiyle uyumsuz politikacı
- maverick
- uyum
- harmony; accommodation; adaptation; accord
- uyum
- {i} scheme
- uyum
- {i} accordance
- uyum
- (Politika, Siyaset) harmonization
- uyum
- harmonisation
- uyum
- unity
- uyum
- (Politika, Siyaset) alignment
- uyum
- (Dilbilim) agreement
- uyum
- cadence
- uyum
- adjustment
There was an adjustment period.
- Bir uyum dönemi vardı.
She made a quick adjustment to her new job.
- Yeni işine hızlı bir şekilde uyum sağladı.
- uyum
- cohesiveness
- uyum
- symmetry
- uyum
- concordance
- uyum
- unison
The woodwinds are playing in unison.
- Tahta nefesli çalgılar uyum içinde çalıyorlar.
The flutes and violins are playing in unison.
- Flütler ve kemanlar uyum içinde çalıyorlar.
- uyum
- collaboration
- uyum
- (Gıda) lag
I've been back for a week, but I'm still suffering from jet lag.
- Bir hafta önce döndüm ama hala jet uyumsuzluğundan çekiyorum.
I've been back home for a week, but I'm still suffering from jet lag.
- Eve döneli bir hafta oldu ama hala jet uyumsuzluğu çekiyorum.
- uyum
- (Biyokimya,Biyoloji) accommodation
- uyum
- symphony
- uyum
- congruity
- uyum
- consistency
- uyum
- consonance
- uyum
- tune
She danced in tune with my piano-playing.
- O benim piyano çalmamla uyum içinde dans etti.
The piano in Tom's house is out of tune.
- Tom'un evinin içindeki piyano uyumsuz.
- uyum
- {i} proportion
- uyum
- congruence
- uyum
- coherency
- uyum
- concinnity
- uyum
- (Hukuk) compliance, alignment, harmonisation, cohesion
- uyum
- balance
The music is in balance with the structure of the movie.
- Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.
- uyum
- keeping
- uyum
- chime
- uyum
- consecution
- uyum
- med. accommodation (of the eye)
- uyum
- {i} rhythm
- uyum
- (Avrupa Birliği) cohesion