uyumlaştırmak

listen to the pronunciation of uyumlaştırmak
Türkisch - Englisch
adaptadaptation
(Hukuk) adapt
uyum
rapport

I would like to get a feel for your rapport with the customer. - Müşteri ile olan uyumunuz hakkında bir fikir edinmek istiyorum.

uyum
concord
uyum
accord

According to custom, the bride should be compliant. - Geleneğe göre, gelin uyumlu olmalıdır.

His speech did not accord with his feelings. - Onun konuşması duygularıyla uyum sağlamadı.

uyum
harmony

My dog and cat live in harmony with each other. - Köpeğim ve kedim birbirleriyle uyum içinde yaşarlar.

They worked in perfect harmony with each other. - Birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde çalıştılar.

uyum
adaptation
uyum
compliance

Tom is the chief compliance officer. - Tom baş uyum görevlisi.

uyum
conformity
uyum
consistence
uyum
compatibility
uyum
{i} coherence
uyum
{i} concert
uyum
harmony; accommodation; adaptation; accord
uyum
{i} scheme
uyum
{i} accordance
uyum
(Politika, Siyaset) harmonization
uyum
harmonisation
uyum
unity
uyum
(Politika, Siyaset) alignment
uyum
(Dilbilim) agreement
uyum
cadence
uyum
adjustment

There was an adjustment period. - Bir uyum dönemi vardı.

She made a quick adjustment to her new job. - Yeni işine hızlı bir şekilde uyum sağladı.

uyum
cohesiveness
uyum
symmetry
uyum
concordance
uyum
unison

The woodwinds are playing in unison. - Tahta nefesli çalgılar uyum içinde çalıyorlar.

The flutes and violins are playing in unison. - Flütler ve kemanlar uyum içinde çalıyorlar.

uyum
collaboration
uyum
(Gıda) lag

I've been back home for a week, but I'm still suffering from jet lag. - Eve döneli bir hafta oldu ama hala jet uyumsuzluğu çekiyorum.

I feel exhausted because of jet lag. - Jet uyumsuzluğundan bitkin hissediyorum.

uyumlaştırma
(Politika, Siyaset) alignment
uyumlaştırma
(Ticaret) reconciliation
uyumlaştırma
(Ticaret) accommodation
uyum
(Biyokimya,Biyoloji) accommodation
uyum
symphony
uyum
congruity
uyum
consistency
uyum
consonance
uyum
tune

She danced in tune with my piano-playing. - O benim piyano çalmamla uyum içinde dans etti.

The piano in Tom's house is out of tune. - Tom'un evinin içindeki piyano uyumsuz.

uyum
{i} proportion
uyum
congruence
uyum
coherency
uyum
concinnity
uyum
(Hukuk) compliance, alignment, harmonisation, cohesion
uyum
balance

The music is in balance with the structure of the movie. - Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.

uyum
keeping
uyum
chime
uyum
consecution
uyum
med. accommodation (of the eye)
uyum
{i} rhythm
uyum
(Avrupa Birliği) cohesion
uyumlaştırma
(Avrupa Birliği) harmonisation
Türkisch - Türkisch
Uyarlama, uyumlu hale getirme
Uyum
ahenk
Uyum
mutabakat
uyum
Bir cismin görüntüsünü tam ağ tabaka üzerine düşürebilmek için göz merceğinin dışbükeylik derecesini çoğaltıp azaltması olayı, mutabakat
uyum
Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk, ahenk: "Gerçekten de sonsuz bir sessizlik, bir uyum, bir şiir sarmıştı ortalığı."- N. Araz
uyum
Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk, ahenk
uyum
Bir kelimede ünlülerin veya ünsüzlerin birbirlerini ünlü ve ünsüz uyumlarına bağlı olarak etkilemeleri, benzeşmeleri: ev-lilik, ara-larında; okul-umuz, okul-ları; sınıf-tan; açık-ça vb
uyumlaştırmak
Favoriten