I didn't want to embarrass you.
- Seni utandırmak istemedim.
I didn't want to embarrass you in front of your friends.
- Arkadaşlarının önünde seni utandırmak istemedim.
With joy and shame, she blushed to her ears.
- Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.
Come on, Tom, you're making me blush.
- Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.
I'm not ashamed of my father being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.
He is not ashamed of being poor.
- O, fakir olmaktan utanmıyor.