usta

listen to the pronunciation of usta
Türkisch - Englisch
master

Money is a good servant, but a bad master. - Para iyi bir hizmetkar, ancak kötü bir ustadır.

My father is a master builder. - Babam bir yapı ustasıdır.

wright
expert

The heist was expertly planned. - Soygun ustalıkla planlandı.

experienced
(Ticaret) task master
virtuoso
adept at

Tom is adept at telling lies. - Tom yalan söylemekte ustadır.

Sci-fi readers are adept at hypothetical scenarios. - Bilimkurgu okurları varsayımsal senaryolarda ustadırlar.

proficient at
competent

We are extremely competent. - Biz son derece ustayız.

proficient in
boss

The boss hired two foremen. - Patron iki ustabaşıya iş verdi.

ambidexter
(Kanun) habile
daedalian
adept in
accomplished
wizard
craftsman
master (of a trade or craft); master workman, skilled workman
skilled; clever; expert
journeyman
connoisseur

I'm not a connoisseur. - Ben bir usta değilim.

deft

You handled that deftly. - Onunla ustalıkla başa çıktın.

Keiko deftly piles up the dishes and takes them to the sink. - Keiko ustalıkla bulaşıkları toplar ve onları lavaboya götürür.

old hand
whizz
master, wizard; craftsman, journeyman; artisan; foreman; skilful, clever, dexterous, adept (at/in), adroit, competent, crack, proficient
wise
intelligent
constructor
proficient
facile
versed
skillful

You handled that very skillfully. - Onunla çok ustaca başa çıktın.

A priest skillfully drew a picture of a priest on a folding screen. - Bir papaz bir paravanın üstüne bir rahibin resmini ustaca çizdi.

dabster
shark
skilful

He can ski as skilfully as his father. - O babası kadar ustaca kayak yapabilir.

subtile
adept

Tom is adept at telling lies. - Tom yalan söylemekte ustadır.

Sci-fi readers are adept at hypothetical scenarios. - Bilimkurgu okurları varsayımsal senaryolarda ustadırlar.

workman
hand

You handled that very skillfully. - Onunla çok ustaca başa çıktın.

You handled that deftly. - Onunla ustalıkla başa çıktın.

slick
artist
dab
ingenious

This is extremely ingenious. - Bu son derece ustaca.

This is utterly ingenious. - Bu son derece ustaca yapılmış.

adroit
skilled
dexterous
past master
builder

My father is a master builder. - Babam bir yapı ustasıdır.

clever
crack
craftsmen

It is well known that the men of Esfahan are the best craftsmen of Iran. - İsfahan'ın erkeklerinin İran'ın en iyi ustaları oldukları iyi bilinir.

initiate
dexterious
aufait
diplomatic
whizbang
usta dalgıç
(Askeri) master diver
usta gemici
(Askeri) able seamen
usta gemici
(Askeri) able seaman
usta işi
master stroke
usta işi olmayan
inexpert
usta kullanıcı
(Bilgisayar) power user
usta-yamak
unbalanced mode
usta-yamak kapanı
(Bilgisayar) master slave flip-flop
usta-yamak kapanı
(Bilgisayar) master-slave flip-flop
usta-yamak kipi
(Bilgisayar) balanced mode
usta başı
per master
usta öğretici
master trainers
usta arıcı
(Arılık) bee master
usta asker
warhorse
usta at binicisi
centaur
usta avcı
Nimrod
usta binici
cowboy
usta bombardımancı sınıfı
(Askeri) master class
usta dalgıç brövesi
(Askeri) master diver badge
usta dalgıç brövesi
(Askeri) master class diver badge
usta denizci
old salt
usta dolandırıcılar
masters of deceit
usta eli
master touch
usta elinden çıkmış
workmanly
usta er
(Askeri) private e 2
usta gemici
able bodied seaman
usta iskambil oyuncusu
card-shark
usta işi
workmanship
usta işi
masterstroke
usta işi the work of
a master; masterly work of art
usta işçi
skilled workman
usta olan
versed in
usta pilot
(Havacılık) stunt pilot
usta ressam
old master
usta siyah kuşak
(Ticaret) master black belt
usta yardımcısı
(İnşaat) builders handymen
usta şoför brövesi
(Askeri) motor vehicle driver badge
usta-çırak ilişkisi
(Ticaret) mentor system
kılıç kullanmakta usta kimse
blade
eli işe yatkın, becerikli, usta
hand, tend to work, skilled craftsmen
-de usta
skilful in
-de usta
skilled in
birinci sınıf usta
(İnşaat) first class skilled worker
cam kesen usta
glass cutter
değirmen yapan usta
millwright
en usta
topnotch
ilişkilerde usta
diplomatic
insan ilişkilerinde usta kimse
diplomat
insan ilişkilerinde usta kimse
diplomatist
Englisch - Englisch
used to

We usta have a rule that if a trusty shot an escaping convict, then the trusty would go free.

United States Telephone Association - Encouraged independent telephone companies to form a powerful political group that was very influential and caused Bell and AT&T to become concerned over the future of the telephone industry
United States Telephone Association
The United States Tennis Association, the governing body of tennis in the United States The USTA maintains the rules of play and promotes the growth of tennis
Türkisch - Türkisch
Sanat öğreticisi
Eli uz, işinin eri, becerikli, mahir: "Bunların hepsi de çok güzel sesli ve oyunun en ustaları arasından seçildi."- T. Buğra
Zanaatçılar için san: "Üzeyir usta yoldan geçmeyeceğimizi söyledi."- R. H. Karay
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse
Osmanlı İmparatorluğu'nda saraydaki cariye ve hizmetlilerin kıdemlilerine verilen ad
Eli uz, işinin eri, becerikli, mahir
Zanaatçılar için san
Akıl veren veya öğreten
Akıl veren veya öğreten: "Kız sana bir hâl olmuş, kim senin ustan?"- R. H. Karay
usta işi
Eli uz, işinin eri olan kimsenin işi
numan usta
Türkiye'nin ilk işçi milletvekili
usta
Favoriten