used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence

listen to the pronunciation of used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence
Englisch - Türkisch

Definition von used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence im Englisch Türkisch wörterbuch

with
{e} ile

Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez. - Wisdom does not automatically come with age.

Lütfen bir dolmakalem ile yaz. - Please write with a pen.

with
yanında

O her gün şemsiyesini yanında taşır. - He carries his umbrella about with him every day.

Yanında bozuk para var mı? - Do you have small change with you?

with
yanına

Yanına bir şemsiye almadı. - He didn't take an umbrella with him.

Tom böyle bir şey yapamaz ve yanına kar kalmaz. - Tom can't do such a thing and get away with it.

with
-in lehinde
with
canlı

Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı? - Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu. - The cat was playing with a live mouse.

with
uyanık
with
ile beraber

Emily ile beraber gitmek istiyorum. - I want to go together with Emily.

Boston'a Mary ile beraber giden kişi Tom'dur. - Tom is the one who went to Boston with Mary.

with
-i olan
with
-e karşın
with
-den yana
with
-e karşı
with
-e rağmen
with
sayesinde

Yardımın sayesinde başarabildim. - With your help, I could succeed.

Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin. - With your talent, you should be able to make a lot of money.

with
nedeniyle

Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık. - We were faced with an unusual situation because of the accident.

Tom grip nedeniyle hastalandı. - Tom came down with the flu.

with
geri

Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı. - In the end, the Germans were forced to withdraw.

O bir hafta içinde geri dönecek. - She will be back within a week.

with
ile beraber/birlikte, ile: She's living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom
with
-li
with
(İnşaat) ile, birlikte
with
edat
Englisch - Englisch
with

With her they flourish'd, and with her they die.

used to indicate simultaneous happening, or immediate succession or consequence

    Silbentrennung

    used to in·di·cate sim·ul·ta·ne·ous happening, or im·me·di·ate suc·ces·sion or con·se·quence

    Aussprache

Favoriten