Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir.
- That house over there is where Tom lives.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
There! That knot should hold.