Kullanılmış bir araba almam çok zor.
- I cannot afford buying a used car.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Spor salonu, tören için kullanıldı.
- The gym is used for the ceremony.
Eskiden bir gece kuşuydum fakat şimdi bir erken kalkanım.
- I used to be a night owl, but now I'm an early riser.
Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?
- Is eating fish as healthy now as it used to be?
O artık eskisi gibi değil.
- She is no longer what she used to be.
Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?
- Is eating fish as healthy now as it used to be?
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
Çin lahanası, Çin mutfağında kullanılan bir sebzedir.
- Bok choy is a vegetable used in Chinese cooking.
Bu makarna sosunda kullanılan bitki maydanoz olabilir.
- The herb used in that pasta sauce might be parsley.
Vücudum eskiden olduğu kadar esnek değil.
- My body is not as flexible as it used to be.
Tom eskiden olduğu kadar utangaç değil.
- Tom isn't as heavy as he used to be.
Biz eskiden komşu idik.
- We used to be neighbours.
Tom bir özel eğitim öğretmeni idi.
- Tom used to be a special education teacher.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Askerler tehlikeye alışıktırlar.
- Soldiers are used to danger.
Tracy daha önce yemek çubuklarını hiç kullanmamıştı.
- Tracy had never used chopsticks before then.
Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
Bu kitabı okurken sözlük kullanmak zorunda değilsin.
- You don't have to use a dictionary when you read this book.
Sıcak suyun tümünü kullanma.
- Don't use all the hot water.
Bu kitabı okurken sözlük kullanmak zorunda değilsin.
- You don't have to use a dictionary when you read this book.
Gitmeden önce tuvaleti kullanmak istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to use the toilet before you go?
Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.
- Recreational drug use inspires many urban legends.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Evlilik hayatına alışmak uzun zaman alır.
- It takes a lot of time to get used to married life.
Gürültüye alışmak uzun zamanımı aldı.
- It took me a long time to get used to the noise.
Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
O, genç insanlar tarafından kullanılan argo kelimeleri anlamıyor.
- She doesn't understand the slang used by young people.
Şehirlerde ev sahipleri tarafından kullanılan suyun tahminen %20'si onların çimleri için kullanılır.
- An estimated 20% of the water used by homeowners in cities is used for their grass.
O, eskiden olduğu gibi değil.
- He is not what he used to be.
Eskiden bir gece kuşuydum fakat şimdi bir erken kalkanım.
- I used to be a night owl, but now I'm an early riser.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Şirketimiz internetten faydalanmaktadır.
- Our company makes use of the Internet.
Atom enerjisinden faydalanmalıyız.
- We should make use of atomic energy.
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Onun yardımını istemenin faydası yok.
- It is no use asking for her help.
Bu site oldukça yararlı.
- This site is quite useful.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to living here.
Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
- It always takes time to get used to a new place.
Hayır, arabamı kullanamazsın!
- No, you can't use my car!
Hayırsever, servetini muhtaç insanlara yardımcı olmak için kullanmaya çalıştı.
- The philanthropist tried to use her wealth to help people in need.
Paramızı değerlendirmek istiyoruz.
- We want to put our money to good use.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.
- Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.
İnsanların zaman harcamak için bilgisayarları kullanmaları çok kötü.
- It's too bad people use computers to waste time.
Yalnızca kulüp üyeleri bu odayı kullanma hakkına sahiptir.
- Only members of the club are entitled to use this room.
O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
- He put her savings to good use.
Zamandan tasarruf etmek için bir bilgisayar kullandım.
- I used a computer in order to save time.
Burada yaşamaya alışmak biraz zaman alacak.
- It'll take some time to get used to living here.
Yakında buradaki iklime alışırsın.
- You'll soon get used to the climate here.
Uranyum, nükleer gücün üretiminde kullanılmaktadır.
- Uranium is used in the production of nuclear power.
Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Bu oda birçok amaçla kullanılır.
- This room is used for various purposes.
Alan askeri amaç için kullanılır.
- The site is used for military purposes.
Mary'nin cümleleri İngilizce öğrenmek için kullanılabilir.
- Mary's sentences can be used to learn English.
Kum torbaları sele karşı korumak için geçici bir duvar inşa etmek için kullanılabilir.
- Sandbags can be used to erect a temporary wall to protect against floods.
It has been the most widely-used method of nanotube synthesis.
Bir hidrofon sualtında kullanılmak üzere tasarlanmış bir mikrofondur.
- A hydrophone is a microphone designed to be used underwater.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Şirketimiz internetten faydalanmaktadır.
- Our company makes use of the Internet.
You used me!.
He bought a used car.
Nobody's ever taught you how to live out on the street and now you're gonna have to get used to it.
The ground was littered with used syringes left behind by drug abusers.
He used to live here, but moved away last year.
He was shivering a little, for he had always been used to sleeping in a proper bed, and by this time his coat had worn so thin and threadbare from hugging that it was no longer any protection to him.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.
That used up old man is no good in a fight.
The invisible hand is an oft-used metaphor for the free market.
Somebody loan me a dime, I need to call my old time used to be.
We should use up most of the fuel.
This tool has many uses.
We can use this mathematical formula to solve the problem.
... does with a passion for history will be used to be able to explore the numerous ...
... used to mean that someone like Amanda showing a physician's assistant ...