O her zaman paraya sıkışıktır.
- He is always pressed for money.
Paraya sıkışık değilim.
- I'm not pressed for money.
Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
- The crowd pressed toward the gate.
Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
- She pressed her lips firmly together.