O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.
- A quartet has one more member than a trio.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
- Tom reads more books than anyone else I know.
Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Time is more precious than anything else.
Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir.
- All languages are equal, but English is more equal than the others.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer.
- More people get into trouble for things they say rather than for what they do.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
İçecek daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more to drink.
Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more I can tell you.
From the extremest upward of thy head. -Shak.
From twenty years old and upward. -Num. i. 3.
Dagon his name, sea monster, upward man, And down ward fish. -Milton.
Looking inward, we are stricken dumb; looking upward, we speak and prevail. -Hooker.
... upward mobility has stall ...
... on an upward trajectory for life ...