Tom son derece ihtiyatlı.
- Tom is extremely cautious.
Tom Mary'nin gereksiz yere ihtiyatlı olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks that Mary is being unnecessarily cautious.
Biz tedbirli davranıyoruz.
- We're being cautious.
Ben tedbirli olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to be cautious.
Tom dikkatli bir şekilde taşındı.
- Tom moved cautiously.
Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
- As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
Yeni bir şey denemeyecek kadar sakıngan.
- He is too cautious to try anything new.