Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Fırtına yüzünden yakındaki bir ahıra sığındık.
- We took refuge from the storm in a nearby barn.
Onu yakındaki bir eve taşıdılar.
- They carried him to a nearby house.