unnecessary and unforeseen trouble resulting from an unfortunate event

listen to the pronunciation of unnecessary and unforeseen trouble resulting from an unfortunate event
Englisch - Türkisch

Definition von unnecessary and unforeseen trouble resulting from an unfortunate event im Englisch Türkisch wörterbuch

misfortune
talihsizlik

Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum. - I bear in mind that misfortunes never come singly.

O, bir talihsizlik yaşadı. - A misfortune befell him.

misfortune
{i} tâlihsizlik

O, Avrupa'dayken birtakım talihsizliklerle karşılaştığını duydum. - I hear he met with some kind of misfortune while he was in Europe.

O zamandan beri bir dizi talihsizlikler yaşadım. - I have had a series of misfortunes since then.

misfortune
{i} şanssızlık

Şanssızlık hayatı boyunca onun yakasını hiç bırakmadı. - Misfortune dogged him all his life.

misfortune
{i} aksilik

Aksilikler asla tek başlarına gelmezler. - Misfortunes never come singly.

misfortune
badire
misfortune
kötü talih
bad luck
aksilik
bad luck
kötü şans

Kara kedilerin kötü şans getirdiklerine inanmıyorum. - I don’t believe that black cats cause bad luck.

Başarısızlığını kötü şansa bağladı. - She blamed her failure on bad luck.

misfortune
kaza

Onun şanssızlığı ona sempati kazandırdı. - His misfortune gained him sympathy.

misfortune
şansızlık

Şansızlık ve sefalet seni tehdit etti. - Misfortune and misery threaten you.

misfortune
felaket

Açlık en büyük sosyal felaketlerden biridir. - Hunger is one of the largest social misfortunes.

Felaketler hep peş peşe gelirler. - A misfortune never comes alone.

bad luck
kör talih
bad luck
şanssızlık
bad luck
uğursuzluk

Kara kedi uğursuzluk getirir. - Black cats bring bad luck.

Onu söylemek uğursuzluk getirir. - It's bad luck to say that.

misfortune
{i} kaza, bela, felaket
misfortune
(isim) aksilik, tâlihsizlik, belâ, şanssızlık, terslik, felâket, kaza
misfortune
{i} felâket

Açlık en büyük sosyal felaketlerden biridir. - Hunger is one of the largest social misfortunes.

Felaketler hep peş peşe gelirler. - A misfortune never comes alone.

misfortune
{i} terslik
Englisch - Englisch
bad luck
misfortune
unnecessary and unforeseen trouble resulting from an unfortunate event

    Silbentrennung

    un·nec·es·sa·ry and un·fore·seen trou·ble resulting from an un·for·tu·nate e·vent

    Türkische aussprache

    ınnesıseri ınd ʌnfôrsin trʌbıl rizʌltîng fırm ın ınfôrçunıt ivent

    Aussprache

    /ənˈnesəˌserē ənd ˌənfôrˈsēn ˈtrəbəl rēˈzəltəɴɢ fərm ən ənˈfôrʧo͞onət ēˈvent/ /ənˈnɛsəˌsɛriː ənd ˌʌnfɔːrˈsiːn ˈtrʌbəl riːˈzʌltɪŋ fɜrm ən ənˈfɔːrʧuːnət iːˈvɛnt/
Favoriten