Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
- We were faced with an unusual situation because of the accident.
Sanırım o olağan dışı.
- I take it that's unusual.
Bu olağan dışı bir hava.
- This is unusual weather.
Tom'un geç kalması anormal değil.
- It's not unusual for Tom to be late.
Tom'un geç kalması anormaldir.
- It's unusual for Tom to be late.
Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık.
- It's unusual for Tom to be here so early.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Tom oldukça olağandışı.
- Tom is pretty unusual.
Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
- I thought it was unusual that he was up so late at night.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.