Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
İki bilinmeyenli bir denklem gibiydi hepsi.
- It was all like a single equation with two unknowns.
O, Almanya'da yıldızdır ama Amerika'da tamamen bilinmez.
- He's a star in Germany, but completely unknown in America.
Onun orijini bilinmez.
- Its origin is unknown.
Onun adı bilinmiyordu.
- Her name was unknown.
Çiçek Kızılderililer tarafından bilinmiyordu.
- Smallpox was unknown to Native Americans.
Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.
- Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.
- Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
Like a rolling stone?.