Uygun olmayan bir şey devam ediyordu.
- Something improper was going on.
Uygunsuz davrandığımı mı düşünüyorsun?
- Are you suggesting I behaved improperly?
Sendika üzerine yaptırımlar uygulanması uygunsuz.
- It is improper to impose sanctions upon the union.
O, hatalı kullanımla makineyi bozdu.
- With improper use, he damaged the machine.
She's unfit for the job.
- Sie ist für die Arbeit ungeeignet.
Tom is unfit for the job.
- Tom ist für den Posten ungeeignet.