Dün hava korkunç derecede soğuktu.
- It was terribly cold yesterday.
Bu soğuk değil, sıcak.
- This is hot, not cold.
Tom'un elleri üşümüştü.
- Tom's hands were cold.
Parmaklarım o kadar üşümüş ki onlar uyuşmuş.
- My fingers are so cold they have gone numb.
Anne yataktadır. O nezle olmuş.
- Mother is in bed. She caught a cold.
Lütfen nezle olmayın!
- Please don't be cold!
Tom üşümekten hoşlanmıyor.
- Tom doesn't like to be cold.
Birçok öğrenci soğuk algınlığından dolayı okula gelmedi.
- Several students were absent from school because of colds.
Soğuk algınlığı için bir şeyin var mı?
- Have you something for a cold?
Hava daha da soğumuş gibi görünüyor.
- It seems to have gotten colder.
Tom üşümediğini söyledi.
- Tom said that he wasn't cold.
Tom üşümediğini söyledi.
- Tom said he didn't feel cold.
We told him that his father had died. He answered, “Okay.” Man, that's cold!.