Tom durup dururken öldü.
- Tom died unexpectedly.
Ordu habersizce saldırıya uğradı.
- The army was unexpectedly attacked.
Tom habersizce Mary'nin evine geldi.
- Tom showed up at Mary's house unexpectedly.
Bir sabah, o, caddede beklenmedik şekilde onunla karşılaştı.
- One morning, she unexpectedly met him on the street.
Onunla oldukça beklenmedik bir şekilde tanıştım.
- I met him quite unexpectedly.
Ben dün beklenmedik bir şekilde otobüste benim eski bir arkadaşla karşılaştım.
- I unexpectedly met an old friend of mine on the bus yesterday.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
- One thing's for sure: you can expect the unexpected.
Ne beklenmeyen bir zevk!
- What an unexpected pleasure!
Beklenmeyen sonuca şaşırdım.
- I was amazed at the unexpected result.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
- Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
- And then something unexpected occurred.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
- Suddenly, something unexpected happened.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
- He appeared unexpectedly after three years of absence.
O ansızın sana aptal dedi.
- He unexpectedly called you stupid.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
- We don't like unexpected guests.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
- Happiness is always unexpected.