Kazanmak için ufak bir şansımız var.
- We have small chance to win.
Evimin önünde ufak bir bahçe var.
- There is a small garden in front of my house.
Benim odam çok küçük.
- My room is very small.
Hollanda küçük bir ülkedir.
- Holland is a small country.
Tom otelin arkasındaki küçük restoranda yemek yemek istedi.
- Tom wanted to eat at the small restaurant behind the hotel.
Evimin arkasında küçük bir gölet var.
- There is a small pond in back of my house.
Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.
- What you make is small potatoes compared to the boss's salary.