Tom'un olağanüstü dereceleri var.
- Tom got extraordinary grades.
Tom olağanüstü gücü olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary strength.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Sıradışı ilişkileri vardı.
- They had an extraordinary relationship.
Çoktan seçmeli testler sıradışı değildir.
- Multiple-choice tests are not uncommon.
Tom onun çok nadir olduğunu söyledi.
- Tom said that's very uncommon.
Bu hiç nadir değil. Aslında o çok yaygın.
- It's not at all uncommon. In fact, it's very common.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
A common remedy is uncommonly difficult to find.
Bald eagles are an uncommon sighting in this state.