Tom'un olağanüstü dereceleri var.
- Tom got extraordinary grades.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Sıradışı ilişkileri vardı.
- They had an extraordinary relationship.
Çoktan seçmeli testler sıradışı değildir.
- Multiple-choice tests are not uncommon.
Dünyada şişmanlığın nadir olduğu tek bölge Afrika'da Sahra çölünün güney kısmıdır.
- The only remaining region in the world where obesity is uncommon is sub-Saharan Africa.
Mutfaktaki bir adam, oldukça nadir bir görüntüdür.
- A man in the kitchen is quite an uncommon sight.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
A common remedy is uncommonly difficult to find.
Bald eagles are an uncommon sighting in this state.