Tom rahatsız hissetti.
- Tom felt uncomfortable.
Yüzü kırmızıydı ve o sıcak ve rahatsız hissediyordu.
- His face was red and he felt hot and uncomfortable.
Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
- I felt an uncomfortable tightness in my chest.
Ölmeye hazırım. Çok nahoş değildir umarım.
- I am ready to die. I hope it's not too uncomfortable.
Ortam rahatsız ediciydi.
- The atmosphere was uncomfortable.
Bu emniyet kemerleri çok rahatsız edici.
- These seatbelts are very uncomfortable.