She wanted desperately to get her vengeance.
- Umutsuzca intikamını almak istedi.
Tom had fallen desperately in love with her.
- Tom ona umutsuzca âşık olmuştu.
Tom is hopelessly in love with Mary.
- Tom, Mary'ye umutsuzca aşık.
He is hopelessly romantic.
- O umutsuzca romantik.
The news dashed our hopes.
- Haber umutlarımızı yıktı.
Your students have given us new hope.
- Öğrencileriniz bize yeni umut verdi.
I had great expectations for Tom.
- Tom için büyük umutlarım vardı.
I feel hopeful about the future.
- Gelecekle ilgili umutlu hissediyorum.
Tom doesn't look very hopeful.
- Tom çok umutlu görünmüyor.
The prospects aren't very bright.
- Umutlar çok parlak değil.
Our prospects for victory are excellent at the moment.
- Zafer umutlarımız şu anda mükemmel.
To hope is better than to despair.
- Umutlanmak umutsuzluktan iyidir.
I guess it was too much to hope for.
- Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.