While there is life, there is hope.
- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
The news dashed our hopes.
- Haber umutlarımızı yıktı.
I had great expectations for Tom.
- Tom için büyük umutlarım vardı.
We remain hopeful that Tom will recover.
- Tom'un iyileşeceğine dair hâlâ umutluyuz.
I feel hopeful about the future.
- Gelecekle ilgili umutlu hissediyorum.
They were sanguine about the company's prospects.
- Onlar şirketin umutları hakkında iyimserdi.
The prospects aren't very bright.
- Umutlar çok parlak değil.
To hope is better than to despair.
- Umutlanmak umutsuzluktan iyidir.
I guess it was too much to hope for.
- Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.