ulumak

listen to the pronunciation of ulumak
Türkisch - Englisch
howl
bay
woof
(for a dog, wolf, etc.) to howl
yowl
to howl, to bay, to yowl
ululate
ulu
{s} almighty
uluma
{i} howl

They heard wolves howling in the distance. - Onlar uzaktaki kurtların ulumalarını duydu.

Tom heard wolves howling. - Tom kurtların ulumalarını duydu.

ulu
{s} great

A nation need not necessarily be powerful to be great. - Bir ulusun büyük olması için mutlaka güçlü olması gerekmez.

Such international cooperation produced great results. - Böyle uluslararası birleşme harika sonuçlar doğurdu.

ulu
sublime
ulu
high

The quality of higher education must answer to the highest international standards. - Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.

He entered the national high school boxing championship competition. - O, ulusal lise boks şampiyonası yarışmasına girdi.

ulu
ethel
ulu
supreme
ulu
August

He spoke to the nation on August eighth. - Sekiz Ağustosta Ulusa seslendi.

ulu
{f} yowl
ulu
divine
ulu
ululate
ulu
transcendent
ulu
{f} howl

The dogs howled at the full moon. - Köpekler dolunayda uludu.

The howls grew louder and louder. - Ulumalar gittikçe yükseldi.

uluma
bay
uluma
ululation
Ulu
(isim) Great, high, elevated
ulu
great, august, exalted, peerless
ulu
grand, high, sublime, supreme, exalted
ulu
large and imposing, noble, majestic
ulu
noble
ulu
paramount
ulu
grand
ulu
exalted
uluma
yowl
uluma
howling

Your yelling and howling is called a psychosis. I ask, I beg you to see a therapist before you get instituonalized. - Bağırman ve uluman ruhsal bir bozukluk. Soruyorum, hastaneye kaldırılmadan önce terapiste gitmen için sana yalvarıyorum.

They heard wolves howling in the distance. - Onlar uzaktaki kurtların ulumalarını duydu.

Englisch - Englisch

Definition von ulumak im Englisch Englisch wörterbuch

ulu
A crescent shaped woman's knife
ulu
{i} all purpose knife with a wide almost semicircular blade attached to a short handle at a right angle of the not sharpened side (traditional tool used by Inuit/Eskimo women)
ulu
{s} (in Malaysia) undeveloped, not not developed rural area
ulu
a crescent-shaped knife, small and very sharp, used primarily by Inuit women in the preparation of food and skins
ulu
A woman’s knife for domestic use It has a crescent-shaped blade and is still widely used today Close
ulu
sl women's knife
ulu
"upriver" Occurs together with ka (to) in the compound ka ulu
ulu
A semi-circular "woman's knife", used by the Inuit and their ancestors, commonly made from slate in the prehistoric period, and iron in the historic period
Türkisch - Türkisch
Uzun, iniltili, ağlar gibi bir ses çıkarmak
İniltili ses çıkararak boğuk boğuk ağlamak
Köpek, kurt, çakal vb. uzun, iniltili, ağlar gibi bir ses çıkarmak: "Geceleyin çakallar etrafta dolaşır, ulurlardı."- S. F. Abasıyanık. İnsan iniltili ses çıkararak boğuk boğuk ağlamak: "Boğazında acı bir yumru, gözleri kupkuru, yüzükoyun mutfağın taşlarına kapandı, uludu."- H. E. Adıvar
pavkırmak
ULUMA
Ulumak işi: "Çılgın gözlerini haddinden fazla açarak uzun uzun bir havlama, bir ulumadır tutturmuş."- A. Ş. Hisar
ulu
Erdemleri bakımından çok büyük, yüce: "Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur."- M. E. Yurdakul. Çok büyük olan (somut şeyler)
ulu
Saygı duyulan büyük: "Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur."- R. N. Güntekin
ulu
Erdemleri bakımından çok büyük, yüce
ulu
Çok büyük
ulu
Saygı duyulan büyük
uluma
Ulumak işi
ulumak
Favoriten