She's too short to reach the top.
- O,tepeye ulaşamayacak kadar çok kısadır
You can reach the village by bus.
- Otobüsle köye ulaşabilirsin.
What you said really got through to Tom.
- Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.
The storm prevented us from arriving on time.
- Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
The storm prevented her from arriving on time.
- Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.
They attained their goal.
- Onlar hedeflerine ulaştılar.
At last he attained his goal.
- Sonunda o, amacına ulaştı.
I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through.
- Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.
I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through
- Ben sana telefonla ulaşmaya çalıştım ama başaramadım.
We have had difficulty reaching you by phone.
- Sana telefonla ulaşmakta zorluk çektik.
After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
- Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
Our team achieved five medals in total.
- Ekibimiz toplamda beş madalyaya ulaştı.
The total bill for drinks came up to 7000 dollars.
- İçecekler için toplam fatura 7000 dolara ulaştı.
You should arrive at school before nine.
- Okula saat dokuzdan önce ulaşmalısın.
Truman arrived at the White House within minutes.
- Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
He is too short to get at the book on the shelf.
- Raftaki kitaba ulaşamayacak kadar çok kısa.
He was too short to get at the grapes.
- Üzümlere ulaşamayacak kadar kısaydı.
When did you arrive in Boston?
- Boston'a ne zaman ulaştın?
No ship could arrive in Cuba.
- Hiçbir gemi Küba'ya ulaşamadı.