I have no time to deal with you.
- Sizinle uğraşacak vaktim yok.
Cancer patients often have to deal with debilitating bouts of nausea.
- Kanser hastaları sıklıkla bulantı nöbetlerini azaltmakla uğraşmak zorundadır.
I love dealing with professionals.
- Profesyonellerle uğraşmayı seviyorum.
We struggled with it for a while.
- Bir süre boyunca onunla uğraştık.
He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
- Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
I wish you the best of luck in your next endeavor.
- Bir sonraki uğraşında sana iyi şanslar diliyorum.