Such attitudes cannot be tolerated in our society.
- Böyle tutumlar toplumumuzda hoşgörülemez.
With these stupid attitudes, Maria only proves her own arrogance.
- Bu aptalca tutumlar ile, Maria sadece kendi kibrini kanıtlıyor.
Dr. Jackson has a good bedside manner.
- Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir tutumu var.
Tom has no manners at all.
- Tom'un hiç tutumu yok.
Tom doesn't like Mary's attitude.
- Tom Mary'nin tutumunu sevmiyor.
She had an unfriendly attitude.
- Onun düşmanca bir tutumu vardı.
Western countries are jumping on Japan for its stance on the issue.
- Batı ülkeleri konuyla ilgili tutumundan dolayı Japonya'ya atlıyor.
One speech, one particular stance, one wrong statement can change everything all of a sudden.
- Bir konuşma, bir tutum, hatalı bir açıklama bir anda her şeyi değiştirebilir.
The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.
- Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.